Aktivizmin tanımı çeşitli kaynaklara göre farklılık gösterebilir. Aktivizmin ana akım tanımı toplumsal değişim meydana getirmek amacıyla kasıtlı olarak yapılan eylem, faaliyet, aktivite olarak tarif edilmektedir. Kimilerine göre aktivistin bir siyasetçiden farkı, hedefine parlamento gibi makamlar yerine eylemlerle, afişlerle, kampanyalarla ulaşmak istemesidir.
Böyle okuyunca kulağa hoş geliyor olsa gerek çünkü devrimciler de kasıtlı olarak eylemler yaparak toplumsal değişimler yaratmaya çalışırlar. Devrimcilerin de hedeflerine ulaşmak için kullandığı yol parlamentodan geçmez.Öyleyse devrimcileri aktivistlerden ayıran nedir?
Bu genel geçer tanımlara göre pek bir farklılık görünmüyor çünkü aktivizmin genel geçer tanımı aslında oldukça manipülatiftir. Temel fark şudur, devrimciler sorunun kökeniyle ilgilenir, aktivistler sorunun sonuçlarıyla. Devrimciler için çözüm yıkmak, yaratmaktır; aktivistler için restore etmek. Gelin bu ayrımı biraz daha etraflıca inceleyelim.
Aktivistlerin amaçları, zaman zaman politik de olsa spesifik bir olay etrafında şekillenir. Aktivistler, devleti ve kapitalizmi ortadan kaldırmak gibi amaçlar gütmezler çünkü sorun ne devlettir ne de kapitalizm. Sorun genelde şirketin politikası, hükümetlerin hataları, çeşitli kurumların görevlerini yapmamaları, sistemin ilgili aksamının işlememesi hatta halkın duyarsızlığı veya bilinçsizliğidir.
Bu dar perspektif, aktivizmin tüm çalışmalarını tek bir alan içerisine sıkıştırır. İlişkili veya ilişkisiz diğer toplumsal problemler, hep başka bir konudur. Önemli olan yalnızca o sorundur ve hep tek bir soruna odaklanılır.
Aktivistlerin amaç ve araçları daima sistemle işbirliği içerisindedir. Sistemin istemediği yollarla, istemediği şeyleri yapmazlar. Çünkü hedefleri sistem değildir, sistemin izin verdiği sınırlar içerisinde hareket ederler ve sistem izin verirse başarılı da olurlar. Aktivizm alanı, sistemin kendine karşı olanları kendi amaçları için kullandığı bir alandır.
Örneğin ekoloji aktivistleri, dünyanın içinde bulunduğu ekolojik krizi öncelikle özünden kopararak tanımlar. Bunun adı küresel ısınma, iklim krizi, çevre felaketi, her şey olabilir. Kapitalizmin neden olduğu ekolojik krizin çözümü kapitalist şirketlerle ve devletlerle aranır. Kapitalizmin özüyle değil, şekliyle ilgili bir problem vardır, kapitalizm yeşile boyanmalıdır. Hedef şaşırtılır, ezilenler bu yolla oyalanır.
Fabrikalar filtre takmalı, devletler karbon emisyonunu azaltmalı, bol bol ağaç dikilmelidir. Herkes truva bir vakıf veya derneğin hesabına para yatırmalı veya 9999’a SMS atmalıdır. Bir SMS’le ekolojik krizle mücadele! SMS de mi atamıyorsun, o zaman yerlere çöp atmamalısın, denizleri kirletmemelisin, musluğu açık bırakmamalısın.
Koskoca fabrikaların yeryüzüne yıllardır verdiği zarar bir hiçtir, bütün bu sorunun sebebi sen oluverirsin! En fazla biraz daha geniş bakıverir, senin cahil olduğunu ve iyi eğitim almadığını söyler.
Dünya üzerinde sadece kâr için çalışan on binlerce devasa fabrikanın ve sadece iktidar için hareket eden devletlerin yarattığı koskoca bir yıkım, evindeki plastik atığı geri dönüştürmeyen (!) sana bana ihale edilmiştir bile. “Ne kadar aşağılık insanlarız! Kendimizden başkasını düşünmüyoruz, gezegenimizi düşünmüyoruz! Gezegenimiz bizim yüzümüzden ölüyor ve yakında hepimiz sular altında kalacağız!” Ne olmuş oldu? Ekolojik kriz bireye veya bireylere indirgendi, kapitalizm ve devlet aradan sıyrılıverdi. Eğer şirketler ekolojik katliam yapıyorsa, bu şirket yöneticilerinin bu konudaki duyarsızlığının bir sonucu değildir. Patronlar, ekolojik katliam yapmamak için az kar etmeye karar vermez, veremez. Kapitalizm rekabete, kar etmeye, sermayeye ve sermayeyi genişletme üzerine kuruludur. Bu yüzden sürekli genişleme eğilimindedir. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak tek bir odak noktası vardır, kâr edebilmek ve bunu sürdürebilmek. Bu uğurda şirketler bile aktivist olabilirler.
Örneğin dev perakende şirketi Walmart, doğal ışıklandırma sistemine geçerek elektrik faturalarını %17 azalttığını açıklayıp gereksiz enerji tüketimine büyük bir darbe vurabilir. Veya Pornhub adlı porno sitesi izlenen her 100 video için 1 ağaç dikeceğini açıklayarak ekolojik krize karşı ben de varım diyebilir. Dikilen ağacın veya daha az enerji tüketiminin ekolojik krizle mücadelede anlamsızlığı bir yana, Walmart binlerce işçiyi sömürmüyormuş; Pornhub kadını metalaştıran ve aşağılayan devasa bir sektörü daha da büyütmüyormuş gibi alkışlanır.
Bugün devleti ve kapitalizmi ayakta tutan en önemli şeylerden biri; gerçekliği bükebilme, manipüle edebilme, illüzyon yaratabilme kabiliyetidir. Aktivizm de, işte bu alanda objektif olarak devlete ve kapitalizme ait olan en önemli silahlardan biridir. Bu alanda yalnızca “ben” vardır. Ve milyonlarca da olsanız “ben” olduğunuz müddetçe devlet ve kapitalizm için bir tehlike olamazsınız. Bu sisteme ait hiçbir kurumun iyileştirilmesi mümkün değildir.
Biz anarşistler, sistemin dayattığı ilişki biçimlerinin tam tersini; paylaşmayı, dayanışmayı toplumsallaştırmak; yaşanan toplumsal adaletsizliklerin kaynağı olarak gördüğümüz devleti ve kapitalizmi ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz. Bu yüzden aktivist değil, devrimciyiz. Bu kaynak kurumadan, ezilenler için değişen hiçbir şey olmayacaktır.
Bununla birlikte bu kaynağı kurutmak için, gelecekte bir gün gerçekleşecek olan bir devrimi de bekleyemeyiz. Bu kaynağı şimdi şu anda kurutmaya başlamak zorundayız. Toplum içerisindeki rekabet, bencillik gibi sistem tarafından dayatılan iktidarlı ilişkilerin yerine paylaşmanın ve dayanışmanın toplumsallaştırılmasını amaçlayarak devrimi bugünden ilmek ilmek örmeliyiz.
Devletin ve kapitalizmin dayattığı ilişki biçimlerinin tam karşısında paylaşma ve dayanışma ilişkileri çerçevesinde oluşturulan toplumsal, ekonomik ve politik örgütlenmelerle düşlediğimizi bugünden gerçekleştirmeli; devleti ve kapitalizmi ortadan kaldırmaya başlamalı, devrimi gerçekleştirmeliyiz.