Devrimci Anarşizm: Anarşist Örgüt – Karala

0
1335

Tek başınıza kalsaydınız, her biriniz kendi başına hareket etmek zorunda kalsaydı, şüphesiz güçsüz kalırdınız; ama yalnızca ortak fikir ve tutumlarla, ortak bir amaç uğruna birlikte çalışmayla yönlendirilen ortak eylem için bir araya gelip güçlerinizi -başlangıçta ne kadar zayıf olursa olsun- örgütlediğinizde yenilmez olacaksınız.

Mihail Bakunin

Son birkaç yılın aksine yaşadığımız coğrafyada anarşizm, hep düşmanlarınca anlatıldı. Anarşizmin bir düşünce ve hareket olarak kökleri, dünyanın hemen hemen her coğrafyasında 200 yıl öncesine kadar dayansa da; kavram, yaşadığımız coğrafyada devlet tarafından kötücül bir sıfat olarak kullanılageldi.

Kelimenin -izm ekinden kurtarılıp apolitize edilerek bir olay/durum muhtevasına sıkıştırılmış -anarşi- hali; trafik kazalarından banka soygunlarına kadar, kargaşa ve kaos içeren, sıradışı ve ürkütücü her tür olayın tanımı oldu. Sosyalist devrimcilerden faşist çetelere herkes on yıllar boyunca anarşist diye damgalandı.

Devlet karşıtı bir düşüncenin devletlerin bu denli hedefi olması gayet anlaşılabilir. Tüm bu politikaların Türkiye devletine özgü olmadığını, hatta ideolojik bir saldırı olan bu uygulamaların kökeninin, 1898 yılında Roma’da gerçekleştirilen ve birbirlerine düşman olanlar da dahil dönemin tüm büyük devletlerini bir araya getiren “Toplumun Anarşistlere Karşı Korunması Konferansı”na dayandığını da belirtmek gerekiyor. Ancak dünyanın pek çok yerinde var olan ve köklü bir mücadele deneyimine de sahip olan anarşist bir gelenekten yoksun olması nedeniyle, yaşadığımız coğrafyaya özel bir parantez açmak gerekiyor.

Başka coğrafyalarda uzun yıllar boyunca verilen mücadeleler, devletlerin bu saldırılarına, gücü yettiğince karşı koyabilmiştir. Ancak yaşadığımız coğrafyada anarşizmin yüzlerce yıl önceye dayanan güçlü köklerinden bahsedemediğimiz için bu ideolojik saldırı sonuç alabilmiştir.

Milyonlarca insan, anarşizme, “anarşi” haliyle, devletin veya devletli düşüncelerin anlattığı haliyle aşinadır. Bu toplumsal gerçeklik, yaşadığımız coğrafyada anarşizm mücadelesinin önüne ilk büyük sorumluluğunu koyar. Tıpkı Akdeniz’in diğer ucunda, İberya’daki yoldaşlarımızın gerçek bir devrimi ilmek ilmek örerken yaptıkları gibi, köy köy, şehir şehir, kapı kapı gezerek bir düşünce ve hareket olarak anarşizmi örgütlemek sorumluluğu.

Bizim için, varlığı bu sorumluluktan da azade olarak tartışmasız bir ihtiyaç olan anarşist örgüt, bu sorumluluğu yerine getirmenin en önemli aracıdır. Çünkü Malatesta’nın deyimiyle “Çoğunlukla vicdani rahatsızlıkları dindirmek için basit bir çıkış yolu olan ve ara sıra ortaya çıkan tek tek propagandalar, amaca ulaşmada çok az etkilidir ya da hiç etkili değildir. Toprak, filizlenip kök salması için gelişi güzel ekilen tohumlara karşı çok nankördür.”

Bence anarşist bir örgütlenme, bireyler ve gruplar karşısında tam özerkliği ve bağımsızlığı, ve dolayısıyla sorumluluğu, ortak amaçlar için işbirliğine dayalı eylemler yapmak üzere bir araya gelmenin yararlı olduğunu düşünenler arasında özgür anlaşmayı, kabul edilen programa karşıt bir harekette bulunmamayı ve vaadlerin yerine getirilmesini, ahlâki bir görev olarak dikkate almalıdır. Daha sonra, bu temelde örgütlenmeyi hayata geçirmek için pratik biçimler ve uygun araçlar belirlenir.

Errico Malatesta

Kökleri yüzlerce yıllık kapsamlı bir ideolojik saldırıya dayanan bu tahribata karşı koymak için, tek başına entelektüel çabalar etkili bir araç olamaz. Hiçbir şey için değilse bile, en başta bu ideolojik mücadele için anarşist örgüt, özellikle yaşadığımız coğrafyada tek gerçek reçetedir.

Anarşizm, onun örgütlü bir düşünce ve harekete sahip olan tarihi ve toplumsal mücadeleler tarihindeki konumu ortada olmakla birlikte; anarşist örgüt, bahsettiğimiz tüm bu ideolojik saldırıların da neticesinde, tartışmalı bir pozisyona itilmeye çalışılmıştır. Çünkü bu ideolojik saldırının en önemli ayaklarından birini, anarşizmin temel ilkesi olan iktidar karşıtlığının, örgüt düşüncesiyle çeliştiği propagandası oluşturur.

Bu propaganda, kişilerde devletli düşüncenin nüfuz ettiği oranda karşılık bulur çünkü bu düşünce, iktidarı doğal bir yasa olarak ele alır. Kişi, herhangi bir şeyi iktidarsız tarif edemeyen devletli düşüncenin ne kadar etkisi altındaysa, o kadar bu propagandanın etkisi altında kalır.

Anarşist bir örgütün varlığı bile bu propagandayı çürütmeye yetse de anarşist örgüt fikrini yerli yerine oturtmak bu propagandaya karşı koyabilmenin ön koşuludur. Bugüne kadar bizim yaşadığımız coğrafyada anarşist örgüt pratikleri; anarşist örgütün tartışmasız gerekliliğinden, aksinin anarşizmle olan çelişkisinden yeteri kadar bahsetse de “Nasıl bir anarşist örgüt?” sorusunun cevabı hakkıyla verilemedi.

Bu sorunun cevabı, spesifik olarak odaklanarak bir araştırmaya girişildiğinde, ancak pratik deneyimden yola çıkılarak elde edilecek birtakım çıkarımlarda gizli kaldı. Bu sürünceme, anarşist örgüt kavrayışında ciddi bir muğlaklığa neden olmuştur. Bizler anarşizmin entelektüel tariflere, yaldızlı programlara, süslü laflara sığmayacağının elbette farkındayız. Ancak anarşist örgütü tarihten, hafızalardan ve deneyimlerden öteye taşımak; bugünün içerisinde gerçek bir çerçeveye oturtmak da gereklidir.

Bu metin, bu soruya başlı başına bir cevap olma iddiası taşımamakla birlikte, suyu elden geldiğince durulaştırma çabasıdır.

Bir Giriş: Anarşist Örgüt

Bizim için örgütlenme, esas olarak bireylerin tüm yaşamsal ihtiyaçlarını belirleme ve karşılama amacıyla bir araya gelmesidir. Aynı zamanda örgütlenme, canlılar için hayatta kalma ve türün devamlılığı açısından da bir gerekliliktir. Doğada koşulların sertleştiği zamanlarda da topluluk halinde hareket etme, hayatta kalmayı olanaklı hale getirmiştir. Özellikle kıtlık, kuraklık gibi zor zamanlarda topluluk halinde hareket etmenin önemi daha da belirginleşmiştir. Tek bir bireyin, böylesi zamanlarda karşılaması zor olan besin gibi temel ihtiyaçları topluluk halinde hareket ettiğinde karşılaması daha kolay olmuştur.

Geçmişten günümüze topluluk halinde hareket etmeyi deneyimleyen bireyler, yaşamı sürdürebilmenin ve kolaylaştırabilmenin koşulunun örgütlenme olduğunu anlamışlardır. Örgütlenme, yaşam için bir ihtiyaçtır. Örgütlenme yaşamsal olduğu gibi aynı zamanda yaşamımızı tehdit eden iktidarlı ilişkilerle sarılı mülkiyete ve otoriteye dayalı mekanizmalara karşı mücadele için de bir ihtiyaçtır. Böyle düşünüldüğünde politik bir örgütlenme ihtiyacı açığa çıkar.

Anarşizmde yaşamsal olanla politik olan iç içedir. Yani politik örgüt siyasi faaliyet dışında aynı zamanda ilişki biçimlerini düzenleyen ve yaşamı ekonomik ve sosyal olarak ortaklaştıran da bir yapıdır. Anarşizmde yaşamsal örgütlenmelerse, iktidarsız ilişki biçimleri oluşturarak bireyleri ortak ekonomik ve sosyal yaşam alanlarında politikleştirir. Bütünlüklü bir mücadele yaşamın politikleştirilmesinden ve politik olanın yaşamsallaştırılmasından ayrı düşünülemez.

Bu yeniden yapım, devrimci örgütün kendisini “öncü” olarak değil bir katalizör olarak algılamasıyla başlayabilir. Devrimci örgüt, amacının iktidarı ele geçirmek olmadığını, iktidarın dağılması olduğunu hatta bütün iktidar sorununun -aşağıdan ve yukarıdan kontrol sorununun- yalnızca aşağı ve yukarı denilen şey olmadığında çözülebileceğini açık bir şekilde görmelidir.

Murray Bookchin

İktidarlı ilişkilerin ortaya çıkardığı mülkiyete ve otoriteye dayalı mekanizmalar, toplumda bireyler arası ilişkilerde iktidarı süreklileştirmiştir. İktidarlı ilişkilerdeki bireyin karakteri ihtiraslı, bencil ve rekabetçidir.

Sistemin bireyin karakterine yüklediği bu özellikler, bireyin başka bireylerle bir araya gelmesinin önüne geçer. En temel ihtiyaçlarını bile tek başına karşılayamaz hale getirilen birey çaresizlik, yalnızlık vb. hissiyatlarla diğer bireylere karşı güvensizlik duymaya başlar. Sistem bu şekilde güvensizliği toplumdaki bütün bireylere yayar.

Ve artık bireyler sadece otorite ve mülkiyete dayalı mekanizmalara ve bunların ortaya çıkardığı ilişkiye güvenmeye zorlanırlar. Bu güvensiz toplumda yaşayan bireyler cinsiyete, sınıfa, ırka, dine göre ayrıştırılarak sistem tarafından daha rahat kontrol edilirler. Sistem böylelikle bireylerin bir araya gelerek örgütlenmesini engellemiş olur.

Siyasi alanda devlet kurumları, kolluk kuvvetleri ve siyasi partiler; ekonomik alanda şirketler, bankalar, piyasa ve devletin ekonomi kurumları; sosyal alanda aile, eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları ve din kurumları gibi yapılar günümüzün toplumsal örgütlenmeleri oldukları iddiasını taşırlar.

Toplumun siyasi, ekonomik ve sosyal alandaki tüm ihtiyaçlarını karşılama iddiasında olan, kendi anlayışları dışında herhangi bir toplumsal örgütlenmenin var olmasını engelleyen bu kurumlar, toplumu hem ihtiyaçlarından hem de özgürlüklerinden yoksun bırakırlar. Siyasi, ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin var olduğu bu toplumda bireylerin ihtiyaçlarının belirlendiği ve karşılandığı örgütlenmelerin ortaya çıkışı da engellenir.

Anarşizm için yaşamsal örgütlenme, bireyler arasındaki ilişkinin iktidarsız bir şekilde gerçekleşmesi; gündelik işleyişin, ihtiyaçların karşılanmasının ve karşılaşılan sorunların çözümünün herhangi bir iktidar mekanizmasının etkisiyle değil, o toplumdaki bireylerin iradesi ve sorumluluğuna dayanan ilişkilerle sağlanmasıdır.

Gündelik işleyişte ve ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar, dayanışmayla çözümlenir. Bu sorunlar karşısında yalnız ve güçsüz olduğunu sanan bireyin, toplumsallık ve uyum içerisinde yalnız ve güçsüz olmadığı açığa çıkar. Bu ilişki biçimi bireyler arasında birbirine güven duygusunu pekiştirir. Birey ancak böylesi bir birliktelikte, yani yaşamsal örgütlülükte birey olma durumunu gerçekleştirir.

Tüm bireylerin istek ve ihtiyaçları, adaletli bir şekilde ancak böyle bir toplumda karşılanabilir. Üretim, tüketim ve dağıtım ilişkileri, herkesin verebildiği kadarını vermesi ve ihtiyacı kadarını alması ilkesiyle oluşturulurken, bireylerin özgürlüğü, sonsuz söz söyleyebildiği kararlaşmalarla sürdürülür. Gündelik işleyişin iktidarlı ilişkilerden arındırılması, anarşist ilkelerin içselleştirilmesi, yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi toplumsal devrimi gerçekleştirmek için gereklidir.

Yaşamsal örgütlenme, şimdiyi ve şu anı dönüştürmek, anarşist bir dünyanın yaşamsal düzenini şimdiden kurabilmek adına da gereklidir. Mülkiyete ve otoriteye dayalı mekanizmaları ortadan kaldırmayı hedefleyen, söz ve eylem tutarlılığını içinde barındıran, anarşist ilkelerin içselleştirilmesi, yaygınlaştırılması ve sürdürülmesini sağlayan, toplumun her alanında siyasi belirginliği oluşturan politik bir mücadeleye, bu mücadelenin gerekliliği olarak da politik bir örgüte ihtiyaç vardır.

Bu örgütün amacı bireyin ve toplumun özgürlüğünü ortadan kaldıran otorite ve mülkiyete dayalı sistemi ve onun adaletsizliklerini yok etmek için harekete geçmek, belirlediği stratejilerle ve manevralarla çözüm ve yöntem üretmektir.

Devletli ve kapitalist bir sisteme karşı mücadele ederken de devrimi ertelemeden, şimdi şu anda yaşayabilmek adına yaşamsal ve politik örgütlenmelerin bir aradalığını ortaya koyan kolektif, federasyon, konfederasyon gibi örgütler kurulmalıdır.

Tek bir gözü kara eylem, koca devi zangır zangır titretmeye yetiyorsa; birlikte umudu ete kemiğe büründürür gibi bir araya geldiğimiz zaman, neden dizlerinin üstüne çökertmeyelim ki?

Pyotr Kropotkin

Anarşizm, bireylerin paylaşma ve dayanışmaya dayalı bir yaşam anlayışıyla doğrudan demokratik kararlaşma süreçleri işletmesini esas alır. Bu işleyişte toplumsal ve ekonomik ihtiyaçların sağlanması; yerel düzeyde herkesin katılacağı komün ve halk meclislerinde; genelde de federasyon, konfederasyon gibi örgütlenmeler aracılığıyla organize edilir.

Anarşizm, insanın doğayla kurduğu ilişkide ekolojik uyumu, cinsler arası ilişkilerde tahakkümünün ortadan kaldırılmasını, mülkiyet ve kapitalizmin dayattığı tüketim kültürü karşısında paylaşımcı bir kültürün örgütlenmesini esas alan ve kendi ekonomik ve sosyal örgütlülüklerini oluşturan, yani tahakküme dayalı bütün ilişki biçimlerini ortadan kaldıran bir sistemdir. Böylesi bir ilişki biçiminin ve yeni bir yaşamın kurulmasının temeli ekonomik, sosyal ve siyasi alandaki ihtiyaçları karşılayacak yaşamsal ve politik örgütlenmelerdir.

Üretimi, tüketimi ve dağıtımı organize edecek kolektif ve kooperatifler; özgür yaşam alanlarını oluşturan komünler; bu kolektif, kooperatif ve komünler arasındaki ilişkinin belirleneceği ve aralarındaki iletişimi sağlayacak federasyonlar ve bu federasyonlar arasındaki ilişki ve iletişimi belirleyecek konfederasyonlar, mülkiyete ve otoriteye dayanmayan işleyişi sağlayacak örgütlenmeler var olacaktır.

Anarşist bir yaşam, kapitalist ekonominin merkeziyetçi, sınıflı planlaması yerine sınıfsızlık, yerellik ve özgürlük temelinde inşa edilecektir. Üretim, kâr odaklı ve rekabetçi değil ihtiyaç odaklı ve kolektif bir şekilde örgütlenecek; merkeziyetçi olmayan planlama ile koordine edilecektir. Ekonomi, bu temelde politik ve toplumsal olanla iç içe bir işleyişe dönüşecektir.

Politik kararlar, yerel örgütlerin kendi meclislerinde aldıkları kararlarla, merkezsiz federalizm ile koordine edilecektir. İktidar temelli oluşturulan bürokrasi mekanizmalarının yerine mahalle, bölge, federasyon ve konfederasyon düzeyinde kararlaşma mekanizmaları oluşturularak; plan, strateji ve koordinasyon sağlanacak, yaşamsal ve politik kararlar koordineli bir şekilde uygulamaya sokulacaktır.

Her ne kadar bu ekonomik, toplumsal ve politik alanda ihtiyaçları sağlayan örgütlenmeler birbirinden ayrı gözüküyor olsa da, bu üçünün birbirinden ayrılamaz olduğu gerçeği; kolektif, kooperatif, komün, federasyon, konfederasyon vb. örgütlenmeleri sadece belli alanlarda kararlar alan, sınırları belli yapılar olmaktan çıkarır. Anarşizm nasıl ki politik olanla yaşamsal olanın ayrılmazlığını vurguluyorsa, anarşist bir işleyiş içerisindeki bu yapılar da aynı bütünlüklü bakış açısıyla hareket eder.

Bütünlüklü bir bakış açısıyla hareket eden yaşamsal ve politik bu örgütlülüklerin dışında anarşistler ortak dertlerle bir araya gelen özörgütlenmeleri yaratırlar. Özörgütlenmeler bütünlüklü mücadelenin bir parçası olarak toplumsal örgütlülüğü ve etkileşimi sağlamak açısından önemlidir.

Nasıl ki toplumsal devrim, bir anda her şeyi değiştirecek mucizevi bir an değil de bir süreçse, bu özörgütlenmeler de toplumsal devrimin farklı boyutlarının inşa edilmesi adına önemli rol oynarlar. Hem politik hem yaşamsal hareket etme kabiliyetleri onları komün, kooperatif, federasyon gibi yapılarla ilintili tutar.

Anarşizmde bireyleri yaşamsal ve politik ihtiyaçlarla bir arada tutan örgüt ve örgütlülüktür. En yerelinden en genişine anarşist örgütler, işleyişin ve kararların bir merkez tarafından belirlenmediği, hiyerarşinin olmadığı yapılardır.

Anarşist örgüt, otorite ve mülkiyete dayalı sistemin bütünlüklü saldırısına karşı biz anarşistler için yaşamsal ve politik olarak bir güce dönüşür. Devletli ve kapitalist bir toplumda ancak örgütlü olursak güçlü kalabiliriz. Örgüt olmadan da mücadele edebilmenin olasılığından bahsedilse de sistemin karşısında geçmişten günümüze ancak örgütlü bir mücadele kalıcı ve etkili olabilmiştir.

Kararlaşma; anarşist örgütün en temel ilkesidir. Örgütlü olan her birey, kararlaşmaya katılmakla sorumludur. Anarşist örgütte karar verilmez, kararlaşılır.

Kararlaşma doğrudan demokrasi yöntemi ile uygulanır. Doğrudan demokrasi temsili demokrasinin tersine; merkezsiz, yatay bir biçimde işleyen, bireyin iradesini başka bir bireye teslim etmediği, bireyin sonsuz söz hakkını ilke edinen bir yöntemdir.Kararlaşmalar bu yöntemin benimsenmesiyle sürdürülür. Ne çoğunluk azınlığa ne azınlık çoğunluğa iradesini dayatmaz. Önemli olan her bireyin, iradesiyle kararlaşmaya katılımıdır. Böylece her bireyin iradesi kararı etkiler. Kararlaşma iktidarlı ilişkilerin olmadığı, bireyin kendini gerçekleştirdiği anarşist bir örgüt için vazgeçilmezdir.

Devrimci mücadele boyunca anarşizm yalnızca hükümetleri devirerek onların kanunlarını yok etmekle kalmaz, aynı zamanda onların değerlerini, geleneklerini ve ahlakını belirleyen toplumu da yaratır. Bu, anarşizmi ezilenler tarafından giderek daha anlaşılır ve sindirilebilir kılan şeydir. Bunların hepsi bizi sağlam bir inanca yönlendiriyor, anarşizmin artık sadece izole olmuş birkaç küçük grubun yarattığı marjinal bir düşüncenin dar parametrelerinin içinde sıkıştırılamayacağına!

Nestor Mahno

Anarşist örgütte temsiliyet ilişkisi yoktur. Temsiliyet bireyin ve topluluğun iradesinin tek bir kişiye veya gruba teslim edilmesidir. Hiç kimse bir başkası adına karar veremez. Temsiliyet ilişkisinde bireyin, kendisini ve yaşamını etkileyecek tüm kararların belirlenmesinde ve uygulanmasındaki iradesi ortadan kaldırılır. Temsiliyet ilişkisi otoriter, statülü, hiyerarşik ve tahakküme dayalı bir ilişki biçimidir.

Devlet; güvenlik ve denetim mekanizmaları, meclis, yasa, yargı ve militarist örgütlenmelerle temsiliyet ilişkisini oluşturur. Böylelikle temsiliyet ilişkisi devletle birlikte mutlaklaşır. Devletin temsiliyetindeki her vatandaş bu mutlaklaşan ilişkinin zorunlu bir parçası haline gelir.
Modern devletin temsiliyet ilişkisi, seçme-seçilmeye dayalı bir temsiliyet sistemiyle sürdürülür.

Devlet, toplumdaki bireyleri denetim altına alabilmek için öncelikli olarak temsiliyet sistemine dayanan yapay ayrımlarla (siyasi görüş, çıkar birliktelikleri vb.) toplumu ayrıştırır. Devlet, iktidar temelli bu ayrışmaları demokrasi adı altında yaparken, yerel ve genel seçimlerde, seçme seçilme hakkıyla da vatandaşını sanki toplumsal işleyişe katılmış gibi hissettirir.

Ancak iktidar temelli temsiliyet sistemi (otoriter, statülü, hiyerarşik ve tahakküme dayalı) içinde yer alan her uygulama (partileşme, meclis vekilliği, parti üyeliği, oy hakkı vb.) bireyin iradesini yok sayar. Otoritenin olduğu yerde özgürlük yoktur. Kararlaşmada doğrudan demokrasi, bireyin özgürlüğü deneyimlemesini esas alır. Temsiliyet sisteminin ortadan kaldırılmasıyla edilgen bireyler etkenleşir. Birey, içinde bulunduğu örgütün aldığı kendini ve yaşamını etkileyecek her kararda sonsuz söz sahibidir. Bu söz söylenirken hiyerarşiye, tahakküme dayalı bir ilişki geliştirilmez. Tüm bireylerin özgürlüğü deneyimleyebileceği tek ilişki biçimi budur.

Anarşist örgütte kararlaşma, bir merkezin olmadığı, kararların bu merkezden çıkmadığı, üst-alt ilişkisini barındırmayan, herkesin yatay bir şekilde yer aldığı bir süreçtir. Kararlaşma sürecinde emek, yaş, bilgi, deneyim, yetenek vb. nitelikler başka bireyleri etkisizleştiren birer hiyerarşiye ve tahakküm aracına dönüştürülmez. Bireyler birbirinin sözünü kesmeyen bir şekilde kararlaşmaya katılır. Kararlaşmaya katılım gereklidir ve gönüllülükle sağlanır. Kararların alınmasında üç farklı yaklaşım açığa çıkabilir.

Karara Katılma: Kararlaşma sürecinde gündem edilerek konuşulan ve tartışılan önerinin bir ya da birden fazla birey tarafından benimsenerek kararın işlemesi yönündeki görüş.

Yol Verme: Kararlaşma sürecinde gündem edilerek konuşulan ve tartışılan önerinin bir ya da birden fazla birey tarafından benimsenmese de kararın işlemesi yönündeki görüş.

Şerh Koyma: Kararlaşma sürecinde gündem edilerek konuşulan ve tartışılan önerinin bir ya da birden fazla birey tarafından benimsenmeyerek kararın işlememesi yönündeki görüş.

Kararlaşma süreçlerinde karşılıklı etkileşim önemlidir. Her karar bu etkileşimle tekrar değerlendirilebilir, tartışmaya açılır. Kararlaşma sürecindeki bu yaklaşımlardan karara katılma, alınan kararın hızlıca uygulanmasını sağlar. Yol verme, kararı ertelemez ve tartışmaya açık bir şekilde kararın uygulanmasını sağlar. Yol veren birey, kararın işletilmesine dahil olabilir ya da olmayabilir. Şerh koyma, kararın uygulanmasını engeller, kararı tartışmaya ve etkileşime yeniden açar.

Sana anarşistlerin örgütlenmeye inanmadığını söyleyen herkes saçma sapan konuşuyor. Örgütlenme her şeydir ve her şey örgütlenmedir. Yaşamın tamamı, bilinçli veya bilinçsiz bir örgütlenmedir. Her halk, her aile, hatta her birey bir örgüt veya örgütlenmedir. Her canlının her parçası, uyum içinde çalışacak şekilde düzenlenmiştir. Aksi halde farklı organlar düzgün çalışamaz ve yaşam olamazdı. Anarşist örgütte tüm parçalar eşit derecede değerlidir ve hiçbirine karşı ayrımcılık yapılmaz. Zorlama üzerine kurulu, zorlayan ve baskılayan örgütlenmeler kötü ve sağlıksızdır. Gönüllü olarak oluşturulan, her üyenin özgür ve eşit olduğu özgürlükçü örgüt, sağlam bir yapıdır ve iyi çalışabilir. Böyle bir örgütlenme, eşit parçaların özgür birlikteliğinden oluşur.

Alexander Berkman

Anarşist örgüt; belli bir ideolojik, politik ve stratejik ortaklaşma sağlayan bireylerden oluşur. Bu gönüllü birliktelik, iktidarsız ilişkiler kurma, kapitalizmdeki “ben”in anarşist örgütteki “birey”e dönüşümü; şerh koyma yaklaşımının suistimalini engeller. Bu durumda farklılıklar, ayrılığa değil zenginliğe dönüşmüş olur.

Kararlaşma sürecinde kararın alınmasını kolaylaştırmak için her bir bireyin düşüncesini ifade edebilmesini sağlayan bir kolaylaştırıcıya ihtiyaç duyulabilir. Kolaylaştırıcı kararlaşmalar için değişkendir, kararda yönlendirici değildir. Sadece sürecin işleyişini koordine eder. Bu kararlaşma sürecinde, kolaylaştırıcının dikkat etmesi gereken, bütün bireylerin sonsuz söz söyleyebilme ilkesini işletmesidir.

Kararların alınması yönündeki bu görüşler dışında, alınan her karar yeniden tartışmaya açıktır. Niceliğin arttığı ya da fazla olduğu bir durumdaysa kararlaşma süreçleri, her bireyin sonsuz söz söyleyebilmesi yani karara aktif katılımının sağlanabilmesi adına yerel veya örgütsel düzeydeki parçalar içerisinde (komün, kolektif, kooperatif, federasyon, konfederasyon) işletilir.

Nicelik kararlaşmadaki bireyleri edilgenleştirmemelidir. Parçaların kararlarının dolaşıma sokulmasını ve bütünü etkileyecek kararlaşmaların sağlanmasını örgütsel bir koordinasyon organize eder. Bu koordinasyon yalnızca parçaları birleştirme sorumluluğunu üstlenir. Bunun ötesinde bir hakka sahip değildir.

Gündelik yaşamın içerisinde, anlık karar gerektiren durumlar gelişebilir. Kararlaşma süreci, fiili olarak da işletilebilir. Bu durumda, fiili kararlar uygulanır, ancak bütün bireyleri kapsayan ve etkileyen kararlar herkesin katılımının gerekli olduğu genel kararlaşma süreçlerinde konuşulur, tartışılır ve işletilir. Her durumda, kararın değeri (ağırlığı) göz önünde bulundurulmalıdır. Kararın değeri, o kararın bütün birey ve grupları ne kadar kapsadığı ve etkilediğiyle ilişkilidir. Fiili kararlaşma sürecinde yer almayan birey ve gruplar da karara müdahale ederek, kararı yeniden tartışmaya açabilir.

Anarşist toplumda iktidar, hiyerarşi, merkeziyetçilik, bencillik, rekabet, temsiliyet, tahakküm yoktur. Öyleyse anarşist örgütte de iktidar, hiyerarşi, merkeziyetçilik, bencillik, rekabet, temsiliyet, tahakküm olamaz. İktidar yalnızca iktidar yaratır. Özgürlük yalnızca özgürlükle yaratılır.

Anarşistler, her şeyin herkese ait olduğu, herkesin verebildiği kadarını verip ihtiyacı kadarını aldığı, mülkiyetin olmadığı, toplum içerisindeki tüm bireylerin birbirlerinin üstü veya altı olmadığı bir yaşam için mücadele ederler. Öyleyse bu yaşamı kurmak için bir araç olarak kurguladıkları anarşist örgüt, bunların tümünü içermelidir.

Bizim için anarşist örgüt; kitleleri bilinçlendirerek onları peşinden sürükleyecek, ona yol gösterecek, ona neyin nasıl yapılacağını öğretecek ve devrimi gerçekleştirecek bir araç değildir. Anarşist örgüt ezilenlerin bir parçasıdır. Anarşist örgüt, ezilenlerin örgütlü gücüdür. Ezilenlerle bilinçlenir, ezilenlerle öğrenir, ezilenlerle yol bulur, ezilenlerle yapar. Bizim için örgüt; dünyanın tüm putlarını devirip bütün devletlerin yıkıntıları üzerinde yeni bir dünyayı örgütleyen özgürlüktür.

Anarşist örgütün tarifi, aynı zamanda anarşist toplumun tarifidir. Bunun nedeni, anarşistlerin idealleriyle yöntemlerinin, yarınlarıyla bugünlerinin arasında “ilkesel düzeyde” tek bir farkın dahi olmamasıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz