Kaybeden Olmamak İçin Daha Çok Kaybetmek: Concorde Yanılımı – Mercan Doğan

0
448

Sesten hızlı uçabilen (supersonic) bir yolcu uçağı yapma fikri 19. yy’ın ilk yarısından itibaren bilim ve teknoloji dünyasının gündemindeydi. 1962 yılında Fransa ve İngiltere devletlerinden ilk somut adım geldi, yedi yıl sürecek olan süpersonik uçak projesi başladı. Üretim maliyeti ve süresi oldukça yüksek olan Concorde isimli bu uçak, deneme uçuşundaki performansı başarısız bulundu. Güvenliği yetersiz, yakıt maliyeti çok yüksek ve yolcu kapasitesi çok düşüktü. Buna rağmen uçağa çokça yatırım yapılmaya devam etti ve 1976 yılında kullanılmaya başlandı.

Aradan yirmi yıl geçti. 1996 yılında İngiltere Psikoloji Derneği’nin düzenlediği “Düşünme” temalı konferansta Oxford Üniversitesi’nde zoolog olan Alex Kacelnik “Concorde yanılımı” isimli bir teori ortaya attı. Kacelnik bu teoride, çok emek harcanan ve yatırım yapılan bir işten olumlu sonuç alınmamasına rağmen -Concorde’un deneme uçuşlarında başarısız olmasına rağmen- yatırımcıların geçmişteki yatırımlarını kaybetmemek için “artık yeter” diyememesi ve yatırımlara devam etmesi durumunu tariflemişti.

Bu teoriye “Concorde” isminin verilmesinden dört yıl sonra, 25 Temmuz 2000 tarihinde 113 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan kaza, Concorde uçaklarının sonu olmuş; eksiklik ve hataları kabul edilerek kullanımdan kaldırılmıştı.

Bireyi kazandıklarından çok kaybettiklerinin harekete geçirdiğini ve kaybedilenler biriktikçe bireyin daha riskli davranışlarda bulunduğunu söyleyen Concorde yanılımı; parasal, zamansal ve hatta duygusal pek çok meselede, ekonomi ve psikoloji başta olmak üzere birçok alanda karşımıza çıkabilir.

Bahis oyununda parasının çoğunu kaybeden bahisçinin, son oyunda tüm mal varlığını ortaya koyması akla ilk gelen örnektir. Önceden kaybettiği parayı geri almak umududur bu davranışının kaynağı; olumsuz gidişatı sürdürmeyi, kaybettiği paradan vazgeçmeye tercih eder. Şansının döneceğini umut etmek, içinde bulunduğu olumsuz durumu kabul etmekten daha kolaydır.

Gündelik yaşamda sık karşılaşılan örneklerden biriyse sevgililerin ilişkiyi bitirememe durumudur. Günden güne ataerkil davranışları açığa çıkan, belki de şiddet uygulamaya başlayan erkekle ilişkisini sonlandırmayı düşünen kadının aklına şu gelebilir: “Bu erkeğe iki yılımı harcadım. Biraz daha çabayla ilişkimiz düzelebilir.” Ama düzelmez. “Belki düzelir” ile geçen zamanlar, sorunların üzerine yeni sorunlar ekler ve kaybedilen, iki yıldan daha fazlası olur; sadece zamanla da ölçülemez.

“Gerçekçi olmayan” bir umut söz konusu olduğu için “umut teorisi” olarak da isimlendirilen bu teori, bireyin karar verirken gelecekte kazanacaklarını değil geçmişte ödediği bedelleri referans aldığını söyler.

Gerçekçi olmayan hayaller kurabiliriz. Hayal kurmak, yaratıcılığımız için olumludur. Ancak umutlarımız hayallerimizden farklıdır ve -gerçekliği de değiştirebileceğimizin farkındalığıyla- daha gerçekçi olmalıdır. Umut etmek, bireyin yaşam motivasyonunu, olumsuzluklar karşısında direncini arttıran bir etkendir. Gerçekçi olan umut yalnızca geleceğe dair değildir, içinde yaşadığımız olumsuzluklarla baş etmemizi de kolaylaştırır.

Ve umut, belki de gelecek sayfadadır. Çünkü gelecek sayfadakiler gerçektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz